Konuları hikâyeleştirerek anlatmanın önemi giderek artıyor. Malum sırf buna özgü hikâye anlatıcılığı eğitim ve seminerleri verilmeye başlandı. Biz de bu düstura uyup derdimizi hikâyeleştirerek anlatalım bu kez.
Mustafa Bey, 40’lı yaşlarına gelinceye kadar babasının büyük fedakârlıklarla kurduğu şirketi daha da büyütmek için gecesini gündüzüne katarak çalışıyordu. Yeni yatırımı için bankalardan kredi alma çalışmalarına başlamış, bir yandan projenin ne kadar kârlı olacağına ilişkin teknik çalışmalar yaptırırken diğer yandan uygun teminatların neler olabileceğini kara kara düşünüyordu. Tüm bunların yanı sıra izinleri ve diğer hukuki süreçleri tamamlamaya çalışırken uykularını yeni yatırımın heyecanı bölüyordu. Neyse ki, babadan kalma gayrimenkullerini teminat gösterip nihayet ihtiyaç duyduğu krediyi aldı.
Aldığı kredi her ne kadar uzun vadeli olsa da yaşanan dışsal ve içsel nedenlerle yatırımın süresi uzamış, kredi geri ödeme dönemi gelmiş çatmıştı. Gelen ödemeleri belli bir süre ötelese de neticede yasal süreleri aşan gecikmeler nedeniyle banka, krediyi önce yakın izleme hesaplarına daha sonra da takip hesaplarına aktararak tasfiyeye gitmişti.
Hem elindekinden olmuş hem de yeni yatırımını tamamlayamamıştı. Adeta, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmuştu.
Acaba yatırımcımız nerde yanlış yaptı? Ya da o tamamen suçsuzdu da sistemde mi bir hata vardı?
Ülkemizin kendine özgü hususları sebebiyle yatırımcılar uzun vadeli Türk Lirası kredi bulmakta zorlanmaktadır. Esasen uzun vadeli bir yatırımın kredi ile fonlanması ne kadar doğrudur, büyük bir soru işareti. Dolayısıyla, baştan yatırımın olası nakit akımları ile tam olarak eşleşmeyen daha kısa vadeli veya yatırım esnasında ortaya çıkan olası maliyet artışlarını kapsamayan bir fonlama yapısı, şirketlerin uzun vadeli yatırımlarını yönetmesini zorlaştırmaktadır. Burada yanlış yatırımdan, aç gözlülük veya müteşebbisin aşırı risk alma duygusundan kaynaklanan hatalardan söz etmiyoruz. Her şeyiyle dört dörtlük bir yatırım olsa bile belirttiğim gibi içsel veya dışsal nedenlerle yatırımcılar sıkıntıya düşebilmektedir.
Peki, fonlama tarafının temel yaklaşımı nasıldır?
Herkes gibi, en makul riskle en yüksek getiriyi elde edebilecek şekilde kendini sağlama alacak bir yapı kurmaktır. Bunda bir yanlış yok. Kredinin geri ödenmeme riski, finans sektörünün en temel risk kalemidir.
Oyunu bozan kimdir?
Uygulamada karşılaşılan hususlardan biri firmanın fonlanmasında birden fazla finansal kurumun rol alması neticesinde, işler tersine dönüp problemler oluşmaya başladığında genelde ya teminatı kuvvetli olmayan finansal kurum veya küçük payı olan finansal kurum yatırımcıyı/firmayı takibe alarak yasal takip yollarına başvurmaktadır.
Bir anda alacaklıların saldırısı ile karşılaşan firma sahibi adeta ne yapacağını bilememekte, bu süreçte yaşanan baskı nedeniyle danışacağı güvenilir birine ulaşamamaktadır.
Erken uyarı sistemi nasıl işletilmeli?
Borçlu firma karşısında bir veya daha fazla alacaklı olmasına bakılmaksızın, burada olması gereken, problemin ilk sinyalleri alındığında önlem almaktır. Peki, taraflar kime güvenip, onun hakemliği ile hareket edebilecekler. Sadece finansal kurumların bile bir araya gelerek kredi müşterisinin hayatına devam etmesi noktasında, ortak bir karara varması büyük bir mesele iken, diğer ticari ve kamu alacaklılarının ortak bir paydada yönetilmesi zor bir süreçtir.
İflasın ertelemesi ya da konkordato müessesi çözüm olmuş mudur?
Kanımca olamamıştır. Çünkü bu tür süreçler aslında mevzunun ileri safhalarında ancak kullanılabilecek enstrümanlardır.
Burada temel mesele, borçlu firmadan ilk olumsuz sinyaller alındığında, en önemli alacaklı olan finansal kurumların ve mümkünse kamunun birlikte hareket ederek firmanın içerisine girip, sıkıntıyı tespit etmesi ve gerekli dönüşümü firmanın içerisinde yapmasıdır.
Dolayısıyla, sadece firmanın, finansallarının değil bunun ötesinde operasyonel yeniden yapılandırılması sağlanmalıdır. Bunun için gerekli sistemin kurulması ve bu minvalde kültürel bir dönüşümün, hem reel sektör hem de finansal sektörde sağlanması gerekmektedir.
Önüne gelenin finansal ve operasyonel yeniden yapılandırma danışmanı olduğu bir düzen ne kadar doğru?
Esasen finansal yeniden yapılandırma son derece önemli bir husustur. Bu iş, konunun matematiğini ve firma tarafını tam olarak analiz edebilen, teknik yeterliliğe sahip profesyonellerin yapması gereken çok önemli bir iştir. Bir “finansal danışman”, firmayı, dolayısıyla firma patronunu yanlış yönlendirerek hem firma hem de alacaklılar için iyi sonuçlar doğurabilecek olası bir finansal yeniden yapılandırmayı teknik yetersizlik nedeniyle baltalayabilir.
Diğer taraftan, operasyonel yeniden yapılandırma ise, finansal yeniden yapılandırmanın da fevkinde tecrübe, sektör bilgisi ve yetenek isteyen oldukça profesyonel bir süreçtir. Titrine “danışman” ibaresi koyan herkesin operasyonel ve finansal yeniden yapılandırma danışmanı olmadığı ve olamayacağı açıktır. Dolayısıyla bu tür bir yapının etkin bir şekilde kurulabilmesi için ülkemizde bunun bir meslek olarak örgütlenmesinde fayda vardır. Ki böylece bu kişilerle çalışacak olan reel sektör firmaları ile finansal kurumlar bu danışmanlara bir sorumluluk atfedebilsinler. Etik ilkeler başta olmak üzere mesleki yeterlilik şartlarının belirlemesi ve bu şartları karşılayabilenlerin bir sertifikasyon sürecini müteakiben bu mesleği yapabilmesi hem bankacılık sektörünün hem de firmaların daha etkin çalışmasına zemin hazırlayacaktır.
İşte bu sebeple, şirket dönüşümü ve şirketlerin finansal ve operasyonel yeniden yapılandırılmalarına gönül vermiş, reel sektör firmalarımızın derdi ile dertlenen, bu sorunlara yıllardır hem kamu ve finansal kurumlar tarafında hem de danışman olarak cevap bulmaya çalışan profesyonellerce, özellikle operasyonel yeniden yapılandırmanın, ülkemizde yerleşmesi ve geniş bir uygulama alanı bulması için sistemsel ve kültürel gelişimine katkı sunmak amacıyla bir dernek kurulmuştur.
Bu işleri meslek olarak yapan danışmanlar, bağımsız denetim kuruluşları, finansal kuruluşların özellikle kredi süreçlerinde görev alan profesyoneller ile akademik ve kamu sektörümüzden bu çözüme katkı sağlamak isteyenlerin üye olabilecekleri Finansal ve Operasyonel Yapılandırma Profesyonelleri Derneği’ni (FOYDER) kurarak ilk adımı atmış bulunmaktayız.
Ekonomimizin can damarı reel sektörümüzün finansal ve operasyonel verimsizlik problemlerine sistemsel bir çözüm getirilmesine katkı sağlayarak sorunların ortak akılla, daha etkin ve verimli yollarla aşılması noktasında önemli katkı sunacağı inancıyla FOYDER’in ülkemize hayırlı olmasını diliyoruz.
Bu yazı ekonomim.com sitesinde yayınlanmıştır.